Dostlar; KANGAL TEAM olarak bu haftasonu Bursa'daydık.
KANGAL ve Sürüsü |
İsmimiz iddalı ancak şu an sadece ben ve KANGAL dan oluşuyor ekip :) Biz bize yeteriz deyip yollara düşüyoruz...
,
Ama önce geçen hafta Bolu dağlarında bulamadığımız Kırat'ı buluyoruz Uludağ da ...
Kırat ı buluyoruz ama ormanda kayboluyoruz....Her yer aynı...Her şey aynı ...
Oysa istediğimiz farklı bir şey .... En azından benim istediğim...
Bir çam ormanın içinde inadına tek başına bir zeytin ağacı olmak mesela...böyle bir şey sanırım istediğim...
Alıç Ağacı |
Kimin işine yarayacak diye düşünmeden bozkırın ortasında inadına meyve vermek ya da...istediğim böyle bir şey işte...
Kamp yerine bizden önce ulaşanlar var ... Gece buradayız.... Dostlarla hasbihal edeceğiz... Felsefi sorunlar tarşısacağız..... Honda ya hangi yan çanta uyar önemli bir felsefi sorun bizim açımızdan mesela... ya da en hafif çadır hangisi...senin mont su geçiriyor mu üstad diye başlayan önemli meseleler var... yağ ve zincir muhabbetin önemli parçaları :)
Ateş de Ateşmiş Haaa... Sabaha kadar yandı.. |
Vazgeçilr mi bu sevdadan....
Sabah erken kalkıp yola düşüyorum.... Amacım yakınlardaki Kemaliye Köyüne ulaşmak.... Yakın dediysek Bursa'ya 80 Km. Eh Motorcunun yakını o kadar olur artık...
Ama başımda çatlayacak gibi bir ağrı, köye varır varmaz bakkal Mustafa Amca da soluğu alıyorum....
Mustafa amca da yok yok...Gripin vermidon panalgin arasında seçim yapamıyorum bir süre :) Mustafa amca vermidon iyidir diyor... eh içelim o zaman....
Tabi söylemeye gerek yok Mustafa amca ilaca ve suya tüm ısrarıma rağmen para almıyor bir de çay ısmarlıyor "yorgunluğunu alır" diyerek..
Niye Kemaliye'deyiz... Romadan kalma bir köy Kemaliye...1000 yıllık bir tarihi var...
Sağ köşedeki Roma Kartalı kadar kadar gururlu Kemaliye İhtiyar heyeti....
İşte asıl ziyeret sebebimiz Kemaliye Camii. İçindeki resimler yazılar ve bezemeler 17. YY dan kalma...
Sözü biraz ona bırakalım...
Şu kilitteki zerafete işçiliğe bakar mısınız. Sizce sadece kapıyı kilitlesin diye mi yapılmış ? Adeta bir laleye benziyor. Tablo diye duvara asılır emin olun...
Bu ustaların imzası meselesini ise tam çözemedim :) "Kardeşim o kadar uğraştık yazdık çizdik, bitince de bu karpuzu kesip yedik" diye özetledim ben :))
Köyü dolaşıyorum...
Ekmek pişiren Hatice Nine ile karşılaşıyorum. Suretimi alma yavrum diye tembihliyor...Bu yaştan sonra günaha girmeyelim diye de ekliyor... çekmiyoruz fotografını o yüzden...
Hatice Nine'yi durdurmak mümkün değil... gidip gelip bir şeyler buluyor.... dur otur diyorum ama yok...Önce Sıcak ekmek ve tereyağı ortaya çıkıyor :) Sonra bir yerlerden ceviz de bulunuyor ..Alaaaa..ekmek tereyağı ceviz....en son cekici de alıp geliyor Hatice nine ...rahat kır diyor... ye cekinme...bende cekinmiyorum... ne yapayım üzeyim mi bu insanları :)
Fotografta ne görüyorsunuz... Hiç derseniz kaybettiniz ....Hatice Ninenin köşesi bu işte. Yaşamsal araçlar bir arada...
Koltuğu, zopası ( evet zopa :) öyle diyor kendisi... köpekler için.) zopanın ucunda bağlı ip...koyun için...bastonu ve ateş içinde kozalak...ne fazla bir şey var ne eksik...
Kapılar ....Bir yerlere açılan ... ya da açılmayan kapılar....takıntım...
Sadeliğin olanca karmaşası karşınızda :))
Mevlit var köyde... oraya da davetliyim...Katılıyorum tabii...
Yol bizi bekler ....Kangal durdukça huysuzlanıyor... Bizde vedalaşıp bu güzel insanlarla yola veriyoruz kendimizi yeniden...
İstanbulu ışıl ışıl bizi bekliyor buluyoruz....
Anlıyorum ki gezerek bulmak değil sadece neyi/neleri kaybettiğimizi hatırlamak mümkün...
senin bizden tek farkın, senin ciğerlerine çektiğin nefesin; daha berrak, temiz ve samimi olması galiba.
YanıtlaSilBirde her hafta sonu ektra 1.000 km :))
YanıtlaSil